Toplumun büyük bir bölümünde rastlanan baş ağrısı şikayeti ne yazık ki, birçok yerde hala yetersiz bir biçimde tanı alıyor ve tedavi ediliyor. 1998 yılında Türkiye’de Baş ağrısı Epidemiyolojisi Grubu’nun yaptığı bir araştırmaya göre migrenli hastaların yüzde 75.4’üne, gerilim tipi baş ağrısı olan hastaların ise ancak yüzde 50’sine doğru teşhis konulabiliyor. Bu tür baş ağrılarıyla doktora başvuranlar sinüzit, boyun kireçlenmesi, yüksek tansiyon gibi gerçek dışı tanılar alıyorlar.
Baş ağrısı tedavisinde yaşanan bu karmaşa yüzünden hastalar doktor doktor dolaşıyorlar. Konunun uzmanı olan hekime ulaşmadan önce birçok hekimin muayenesinden geçen ve tedavi gören hastalar umutsuzluğa kapılabiliyorlar.
Baş ağrısı hastasını en çok gören hekimlerin başında nöroloji haricinde, dahiliye, göz hastalıkları ve kulak burun boğaz uzmanları geliyor. Beyin cerrahisinin bu şikayetle gelen hatırı sayılı sayıda hastası vardır.
Baş ağrısı birçok kişiyi korkutan bir problem. Ancak baş ağrılarının yüzde 10´u tümör kanama damar tıkanıklığı gibi organik sorunlardan kaynaklanıyor. Baş ağrılarının yüzde 90´ının ise çok değişik nedenleri var.
Gerilim tipi başağrısı: Ağrı, boyun, yüz ve saçlı derideki kasların kasılması sonucu oluşur. Kasların kasılmasına neden olan nedir, tam olarak bilinemiyor. Stres, gerginlik, depresyon, kötü duruş-oturuş, boyun eklemleri kökenli sorunlar, çene eklemi hastalıkları sebep olabileceği gibi beyindeki bazı biyokimyasal değişiklikler de bu ağrıya zemin hazırlar. Aşırı kahve tüketimi, diş sıkma, gıcırdatma, uyku apne sendromu, uykusuzluk ya da depresyona bağlı olarak da baş ağrısı başlayabilir.
Migren: Sebebi tam olarak bilinemiyor. Beyindeki sinirlerin, damarların beyindeki biyokimyasal maddelerin ve bazı çevresel etkenlerin migrende rol oynadığını biliyoruz. Migrende içten ta da dıştan gelen bir etkenle beyinin tümüne yayılan elektriksel bir aktivite oluşur. Bu aktivite sonucunda beyin damarlarında genişlemeye yol açan bazı biyokimyasal maddeler salınır. Sonuçta zonklayıcı tipte başağrısı ortaya çıkar. Hava değişimleri alkol,kırmızı şarap, çikolata, uzun süreli açlık, az ya da uzun süreli uyku, parlak ışıklar migren atağını başlatabilir.
Baş ağrısı hekime danışılmadan en fazla ilaç kullanılan şikayetlerin başında geliyor. Genellikle başı ağrıyan kişiler yakın çevrelerindeki kişilerin önerdiği ilaçları kullanıyorlar. Oysa bunun birçok önemli sakıncası var. Başağrısı nedeniyle sık ağrı kesici kullanımı bir müddet sonra ağrı kesicilere bağlı bir başağrısının gelişmesine yol açar. Bu da var olan başağrısının tedavisini daha da güçleştirir. Ayrıca yoğun ağrı kesici kullanımına bağlı başka rahatsızlıklar ortaya çıkar.
Gerilim tipi ve migren tedivisinde en yaygın yaklaşım ağrının ortaya çıkmasını engelleyecek bir ilaçla tedavi uygulanması. Devamlı ağrı kesici kullanımının önerilmediği belirtiliyor. Zira bu ağrı kesiciye bağlı başağrılarının ortaya çıkmasına neden olur. Migren atağı esnasında etkili bir ağrı kesici ve bulantıyı önleyici bir ilaç almak gerekebilir. Başa soğuk kompres uygulamak, baş ve boyun masajı yaptırmak,sessiz ve loş ışıklı bir ortamda dinlenmek ağrının giderilmesinde etkili olabilir. Gerilim tipi başağrısı olan kişilerin uyku düzenine dikkat etmesi, düzenli spor yapması, stresli durumlarla daha iyi başa çıkabilme teknikleri geliştirmesi önerilir.
Ağrının ani başlaması ve dakikalar içinde en şiddetli hale gelmesinin bir beyin kanamasını düşündürebileceğine dikkat çekiliyor, günler haftalar öncesi başlayan ve giderek şiddetlenen, dayanılmaz hale gelen ağrılarda da beyin tümörü gibi kafa içi basınıcını arttıran hastalıklar akla getirilmelidir. Ağrıya bilinç bulanıklığı, genel durum bozukluğu ya da yüksek ateşin eşlik etmesi akla yine organik sebepleri getirmelidir. Bu durumda hemen bir hekime başvurulmalıdır.