Anevrizma, kan damarlarının duvarlarındaki zayıflama sonucu bir balon gibi genişlemesi olarak tanımlanmaktadır. Anevrizma'da damar duvarı zayıflamış, incelmiş ve yırtılma riski mevcuttur. Vücudun herhangi bir bölgesindeki damarda meydana gelebilen ancak en sık, karın aortasında (kalpten çıkan ve tüm vücudu besleyen ana damar) oluşan anevrizma, aortanın kalpten çıkan bölgesinde ve göğüs içindeki aortada da oluşabilmektedir. Anevrizma oluşumunda en büyük sebebin damar sertliğidir (aterosklerozdur).
Sigara, Şeker Hastalığı, Genetik yatkınlık, Yüksek kolesterol seviyeleri, Yüksek tansiyon, Stres hastalık için en riskli faktörlerdir.
Sırt ağrısı, karın ağrısı ve karın bölgesinde atım hissi veren şişlik olabilir. Bazı hastalarda bu balonlaşmış damar patlayabilir ve karın içine yırtılabilir; bu durumda diğer belirti bulgula yanında bayılma, şuur kaybı hatta ölüm olabilmektedir.
Stentler dokunmuş dayanıklı kumaşların metal tellerle güçlendirilip tüp haline getirilmesinden oluşur. Hastanın balonlaşmış damarına kasıklarından takılan kateterler vasıtasıyla yerleştirilir. Kan artık bu tüp yapının içinden geçer ve balonlaşmış kısım devre dışı kalır.
Karın veya göğüs içi atardamarında balonlaşma tespit edilen ve bu balonlaşmanın büyüklüğü 5 cm üzerinde ise hastalar endovasküler stent ile tedavi olabilmektedirler.
Sırt ağrısı, karın ağrısı ve karın bölgesinde atım hissi veren şişlik olan hastalar anevrizma açısından incelenmeli ve gerekli tanı metotları ile komplikasyon gelişmeden (yırtılma, ölüm) teşhis konmalıdır. Yukarıda sayılan risk faktörlerine sahip özellikle sigara içicisi 65 yaş üstü erkek hastalar mutlaka anevrizma açısından kontrol edilmeli ve gerekli tedavi uygulanmalıdır. Türkiye'de birçok kişi bu hastalığın farkında olmadan yaşamaktadır. Maalesef birçok hastaya tanı ancak bu balonlaşmış damar yırtıldıktan sonra konulabilmektedir.
Günümüzde yaygın olarak uygulanan standart tedavi yöntemi ameliyatla tedavidir. Hastanın hastanede uzun süre yatmasını gerektirecek bu tedavi yöntemiyle hastalar ayrıca açık ameliyatın ve genel anestezinin risklerini de almaktadırlar. Artık dünyada birçok merkezde uygulanan endovasküler tedavi yöntemleri ile hastalar 1–2 gün gibi kısa süre ile hastanede kalmakta ve tedavi olmaktadırlar.