blog-post-image

Amok hastalığı, özellikle Orta Asya'da ve Malezya'da daha yaygın şekilde görülen bir tür psikiyatrik hastalıktır. Bugüne kadar tespit edilmiş olan psikiyatrik hastalıklara oranla çok daha nadir olarak görülen bu hastalık, kişilerde saldırganlığa neden olur ve ölüme neden olabilecek kadar ciddi boyutlara ulaşabilir. Hastalığın daha yaygın olarak görüldüğü Malezya'da halk dilinde daha kaba bir tabirle öldürücü çılgınlık anlamına gelen "Mengamok" veya dünya çapındaki adıyla "Running Amok" şeklinde de ifade edilir. Hastalık genellikle ani olarak gelişir ve bireyde istemsiz hareketler, şuur kaybı, saldırgan tavırlar gibi olumsuzluklara yol açabilir. Bu tür semptomlarla birlikte hem hastanın kendisi hem de çevresindeki bireyler yaşamsal tehdit altına girebilirler. Hastalığın gelişim mekanizması tam olarak bilinememekle birlikte Malezya bölgesinde yoğunlaşmış olması nedeniyle tıp alanında kültüre bağlı bir sendrom olarak da açıklanır. Ölümcül bir hastalık olması nedeniyle bu hastalığa ilişkin belirtiler taşıyan kişilere karşı yakın çevreleri tarafından gereken hassasiyet gösterilmeli ve hastanın bir an önce bir sağlık kuruluşuna başvurması sağlanmalıdır.

Amok hastalığı nedir?

Psikiyatrik bir hastalık olan Amok hastalığı, bireylerde ani şekilde gelişerek bir anda alevlenen bir tür bilinç kaybı ve cinnet geçime durumunu ifade eder. Diğer birçok psikiyatrik hastalıkta çevre tarafından fark edilmesi güç olabilmesine karşın birtakım somut belirtiler hafif şekilde başlar ve tedavi edilmemesi halinde şiddetlenir. Bu hastalıkta böyle bir durum söz konusu olmadığından, hastaların kontrol altına alınması zorlaşabilir ve nadir görülmesi nedeniyle hastalığın doğru şekilde teşhis edilebilmesi de güçleşebilir. Disosiyatif olarak da adlandırılan bu hastalık ilk olarak 18. yüzyıl içerisinde ilkel kabileler arasında görülmüştür. Hastalığın gelişiminin zorlu kültürel ve çevresel faktörlere bağlı olduğunun üzerinde durulmasının sebeplerinden en önemlisi 18. yüzyıl sonrasında zorlu yaşam koşulları ve şiddetin zamanla azalması ile birlikte Amok hastalığının görülme sıklığının da azalmış olmasıdır. Kendini bir anda bu sendrom içerisinde bulabilen hastalar genellikle yeni tanıştıkları insanları aşağılamaya ve yaralamaya, hatta öldürmeye eğilim gösterir. Bu nedenle hastalar hem kendileri hem de çevresinde bulunan yakın ya da uzak herkes açısından risk oluşturur.

Amok hastalığı belirtileri nelerdir?

Amok, ait olduğu dildeki kelime anlamına bakıldığında gözü kara, cani, öldüren ve hiddetli gibi anlamlara denk gelir. Dolayısıyla hastalığa ilişkin en temel belirti bireyin ani gelişen bir şekilde bu tür bir kişiliğe bürünmesidir. Orta ve Güneydoğu Asya, Filipinler, Papua Yeni Gine, Porto Riko, Malezya gibi zorlu yaşam koşullarının bulunduğu bölgeler hastalığın yoğunluklu olarak görüldüğü yerler olduğu için bu bölgelerde hastalığın belirtilerine karşı çok daha dikkatli olunması gerekir. Her ne kadar yaşamın modernleşmesi ve yaşam koşullarının kolaylaşmasına bağlı olarak hastalığın görülme sıklığı azalmış olsa da halen varlığını devam ettirdiği söylenebilir. Özellikle canice işlenen cinayetlerin ardından bazı katillerin bu hastalığın teşhisini aldığı yaygın olarak görülür. Hastalığın cinnete varacak boyutlardaki şiddet ataklarının öncesinde çeşitli şiddetlerde depresyon belirtilerine rastlanabilir. Fakat bu belirtiler ancak hastaların sürekli olarak bir arada olduğu yakın çevresi tarafından fark edilebilir. Her iki cinsiyette birden görülebilme ihtimali olmasına karşın Amok olgularına bakıldığında erkek cinsiyette hastalığa çok daha yaygın şekilde rastlanır. Cinnet ataklarının görüldüğü pek çok Amok hastası, bu ataklar sırasında ortada böyle bir durum olmamasına karşın kendisinin bir kötülüğe uğramış olduğuna veya uğrayacağına inanır.

Amok hastalığı nedenleri nelerdir?

Halen gelişiminde rol oynayan faktörler tam olarak tespit edilememiş olmasına karşın Amok hastalığı aşırı kültürel baskı, şiddet içeren canice davranışlara maruz kalma veya bunların bulunduğu ortamda büyüyüp yetişmiş olma gibi sosyal, kültürel ve çevresel faktörlere bağlanır. Bu durumun en somut nedenlerinden biri de hastalığın dünya geneline yayılmış olmayıp zorlu yaşam koşullarının yer aldığı bölgelerde yoğunlaşmış olmasıdır. Buna ek olarak Amok hastalarında tetiklenen şiddet davranışlarının psikotik nedenlere, kişilik veya duygu durum bozukluklarına bağlı olarak da gelişebileceği üzerinde de durulmaktadır. Bugüne kadar elde edilmiş bulguların incelenmesi ile hastalık, kültüre özgü sendromlar grubuna dâhil edilmiş bir hastalık türüdür. Konuya ilişkin araştırmalar devam etmekte olup bu hastalıkların modern ve endüstrileşmiş toplumlar arasında yeniden patlak verebileceği ihtimali de öne sürülmektedir. İngilizcede "Running Amok" şeklinde tanımlanan hastalığın patlak vermiş olduğu bireylerin neredeyse tamamı, silah veya yaralayıcı bir alet yardımıyla üçüncü kişileri yaralaması veya öldürmesi sonucunda teşhis alır. Cinnet atakları öncesinde ani gelişimli ağır depresyon benzeri belirtiler görüldüğünden aile bireyleri veya yakınları tarafından bu şekilde belirtilerin fark edilmiş olduğu hastalar vakit kaybedilmeksizin sağlık kuruluşlarına ulaştırılmalıdır.

Amok hastalığı teşhisi nasıl konulur?

Amok hastalığı, cinnet atakları ile kendini kaybederek şiddet eğilimindeki davranışlara yönelen hastalarda yapılacak olan psikiyatrik muayene ile teşhis edilebilir. Bu hastalar herhangi bir cinayet, darp veya yaralama olaylarına neden olmasının ardından sağlık kontrolüne yönlendirilmiş veya yakın çevresi tarafından belirtilerin gözlenmesi sonucunda sağlık kuruluşlarına getirilmiş olabilir. Her iki durumda da psikiyatrist tarafından hasta ile detaylı bir muayene seansı yapılır. Buna ek olarak hasta ile sürekli olarak iletişim halinde olan aile, arkadaşlar ve iş ortamında bulunan insanlar ile de görüşülmesi gerekebilir. Muayene sırasında gereken güvenlik önlemleri mutlaka alınmalıdır. Gerekli görülmesi halinde psikologlardan destek alınabilir. Farklı hastalık olasılıklarının ekarte edilebilmesi açısından birtakım tanı testlerine başvurulabilir. Bunlar arasında psikolojik testler, kan testleri ve tıbbi görüntüleme tetkikleri sıklıkla yer alır. Tüm bu muayene ve incelemelerin ardından Amok hastalığı teşhis edilen hastalarda yoğun ve uzun süreli bir tedavi sürecine vakit kaybedilmeksizin başlanmalıdır.

Amok hastalığı tedavi yöntemleri nelerdir?

Amok hastalığı, psikoz ve bipolar bozukluk gibi psikiyatrik hastalıklarda ilişkili olduğu düşünülen bir psikiyatrik hastalıktır. Bu nedenle tedavi süreci de genellikle bu tür hastalıklarla benzer şekilde ilerler. Hastaların birçoğu şiddet ve intihar eğiliminde olduğundan tedavi amacıyla istem dışı şekilde psikiyatrik hastalıklarla ilgilenen sağlık kuruluşlarına getirilmeleri gerekebilir. Fakat bu durum genellikle en uç durumdaki vakalarda söz konusudur ve her hasta bu derecede bir atak içerisinde olmayabilir. Amok olgularının büyük bir kısmında sevilen ve değer verilen bir kişinin aniden vefat etmesi, şok etkisi yaratan üzücü bir olay, yoğun ve ağır bir depresyon sürecinin yaşanması gibi birtakım kuluçka süreçlerini içerir. Bu nedenle bu gibi durumlarda psikiyatrik destek alınmasının önemi çok fazladır. Amok hastalığı teşhisi alan hastalarda genellikle 6 veya 8 haftadan başlayan bir yataklı tedavi uygulanır. Bu tedavi sırasında antidepresan ilaç türlerinden uygun olanları yapılır. İlaç kullanmamakta direnen hastalara hekim önerisi ile damar yoluyla ilaç uygulaması veya sakinleştirici uygulamaları yapılabilir. İlaç tedavisine ek olarak psikiyatr ve psikologlar tarafından ayrıca bir bilişsel tedavi de uygulanır. Bu süreçte hasta ile düzenli ve sık aralıklarla görüşme seansları uygulanır, gerekli görülmesi halinde hipnoz gibi yöntemlere de başvurulabilir.

Eğer siz de yakınlarınızdan herhangi birinde depresyon, bipolar bozukluk veya takıntılı, şiddet eğilimli davranışlara ait belirtiler gözlemliyorsanız, derhal bir sağlık kuruluşuna muayene olmasını sağlamalısınız. Bu tarz psikiyatrik belirtilerin gözlendiği hastalarda Amok hastalığı veya çok daha farklı ciddi sağlık sorularının var olabilme ihtimali söz konusudur. Bu nedenle hem hastanın sağlığı hem de çevresindeki kişilerin güvenliği açısından mutlaka psikiyatrik destek alınmalıdır. Bu sayede altta yatan psikiyatrik hastalık tedavi edilebilirken aynı zamanda ileride karşılaşılabilecek daha ciddi olumsuzluklara karşı önlem alınabilir.