blog-post-image

Kan şekeri yüksekliği ve yüksek tansiyon kılcal damarları daraltarak bellek kaybı yaratıyor. Bilim insanları, diyabetin alzheimer sorununa zemin hazırladığı gibi hastalığın seyrini de hızlandırdığını belirtiyor.
Yapılan araştırmalar diyabetin bunama riskini %63 oranında artırdığını gösterirken, nöroloji uzmanları alzheimer riskini azaltmak için öncelikle kan şekeri kontrol altında tutulmalıdır diyor. Kan şekeri yüksekliği ve yüksek tansiyonun kılcal damarları daralttığı ve hiçbir belirti vermeden sinsi bir şekilde bellek kaybı yarattığı bilinirken, damarsal bunama, tüm bunama nedenleri arasında Alzheimer hastalığından sonra ikinci sırada yer alıyor. Alzheimer hastalığının gelişmesinde diyabetin de rol aldığını kabul eden bilim insanlarının sayısı giderek artıyor. Diyabetin hangi mekanizmayla bunamayı artırdığı konusundaki çalışmalar ise henüz devam ediyor.

Diyabet, Alzheimer hastalığının gelişme hızını yükseltiyor

İsveç Uppsala Üniversitesi’nde yapılan araştırmalarda; uzun süreli glukoz metabolizması, insülin salınımı ve etkinliği ile alzheimer ve damar tıkanıklığına bağlı bunama ilişkisinin incelendiğini söyleyen uzmanlar, bu araştırmanın sonuçlarını şöyle aktarıyor: “Bunaması olmayan 71 yaşındaki 1125 erkekte oral glukoz yükleme testi ile birlikte insülin düzeyleri ölçüldü. Bu hastalar 12 yıl boyunca sağlık açısından izlendi ve 257 kişide bunama veya bellek bozuklukları görüldü. Bunlardan 81’ine alzheimer, 26’sına ise damarsal bunama tanısı konuldu. Glukoz yükleme sonrasında düşük insülin salınımı gösteren hastaların alzheimer riskinin yükseldiği, damarsal bunama hastalarında ise bu riskin daha da arttığı görüldü. Diyabetli kişilerde bellek çok daha hızlı şekilde bozuluyor ve alzheimer sorununa zemin hazırladığı gibi hastalığın seyrini de hızlandırıyor. Alzheimer risk faktörlerini düşürmek istiyorsak öncelikle kan şekerini kontrol altında tutmalıyız. Böylelikle yakın gelecek için ümit veren tedavi seçeneklerini kullanma şansını yakalayabiliriz.”

Kan şekeri kaç olmalı

Diyabet dünyada her geçen gün sıklığının artmasıyla birlikte başka kronik hastalıklara da neden olabiliyor. Yapılan araştırmalar, dünya genelinde 150 milyon diyabetli bulunduğunu gösterirken, bu sayının 2025 yılında 300 milyonu aşacağı tahmin ediliyor. 
Türk toplumunda diyabet görülme oranının yüzde 7,2 olduğu ve diyabetin ortaya çıkmasında çok önemli olan glukoz tolerans bozukluğu, yani gizli şekerlilerin oranının ise yüzde 6,7 olduğu biliniyor. 
Kan şekeri değerlerinin uluslararası kılavuzlarda belirlenen güvenli aralığa çekilmesi gerekirken ulaşılması gereken hedefler şöyle sıralanıyor: 
Hastanın gerek laboratuvarda kan testleri kontrollerinde, gerekse evde kendi şeker ölçüm cihazıyla yapacağı ölçümlerde; sabah-öğle-akşam yemeklerinden önce açlık kan şekeri değerinin 80-110 mg/dl arası olması gerekir. 
Açlık kan şekeri kadar önemli olan bir başka değer de tokluk kan şekeridir. Yine her üç ana öğüne ait yemeğe başladıktan iki saat sonra bakılan tokluk kan şekerinin 80-140 mg/dl arası olması beklenir. 
Diyabet tedavisinde kan şekeri yüksekliği kadar düşüklüğü, yani hipoglisemi de önemle üzerinde durulan bir konudur. Kan şekeri ölçümlerinde 80 mg/dl alt sınır kabul edilir. Sonuçlar 60-80 mg/dl arası değerlerde ise birtakım sorunlara neden olabilecek hipoglisemi riskine karşı tedbir alınır. Hastanın ilaç dozlarını yeniden ayarlanır ve diyetini gözden geçirilir. 60 mg/dl altında hipoglisemi değerleri, riskli kabul edilir ve acil şeker yükseltici tedbirler almayı gerektirir.
Eğer açlık kan şekeri 110 mg/dl’nin, ikinci saat tokluk kan şekeri de 140 mg/dl’nin altındaysa hastanın ‘Hemoglobin A1c’değerlerine bakılır. Kan şekerine ait son ve en önemli hedef olarak kabul edilen A1c’nin önemini büyüktür çünkü A1c testi hastanın son üç aylık kan şekeri değerlerinin ortalamasını yansıtır. Bir anlamda tedavinin kan şekeri düzeyi açısından başarısını gösteren Hemoglobin A1c testinin %6,5 değerinin altında sonuç vermesi beklenir.