AIDS hastalığı İngilizcede Acquired Immune Deficiency Syndrome (Kazanılmış Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) olarak adlandırılan virüs kaynaklı bir bağışıklık problemidir. Hastalığa neden olan HIV virüsü vücudun savunmasında rol oynayan önemli hücreleri yok ederek bağışıklık sisteminin baskılanmasına neden olur. Genellikle HIV/AIDS şeklinde de kısaltılan bu hastalıkta bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu ağır enfeksiyon rahatsızlıkları hatta kanser ve benzer hastalıklar ortaya çıkabilir.
HIV virüsüne maruz kalan kişilerde hastalığın erken evrede tespit edilmesi ve sağlıklı insanlara bulaşmasının önlenmesi için belirti ve bulgular mutlaka bilinmeli, hastalığın bulaşma yolları ve korunma yöntemleri hakkında bilgi sahibi olunmalıdır.
HIV virüsü kişinin vücuduna girdikten sonra uzun yıllar boyunca herhangi bir belirtiye neden olmayabilir. Hastalığın ilerleme hızı ve ilk belirtilerin ortaya çıkışı, virüsün vücuda giriş şekline göre değişiklik gösterir.
HIV virüsü vücuda girdikten hemen sonra çoğalmaya başlar ve aylar veya yıllar boyunca farklı hızlarla çoğalmayı sürdürür. Vücuttaki virüs seviyesi belirli bir sınırı geçtikten sonra AIDS hastalığına ait ilk belirtiler gözlenir. Bunlar kişinin günlük yaşamını etkileyen belirtiler değildir dolayısıyla kolay fark edilmeyebilir. AIDS hastalığının başlangıcı ile birlikte kişide yorgunluk, halsizlik, aralıklı ishal problemi, ağızda beyaz leke görünümünde plak varlığı ve sık sık hasta olma gibi ön belirtiler görülür. Bu belirtilerin akla AIDS hastalığını getirmesi son derece zor olduğundan hastalık ilerlemeye devam edecektir.
Hastalığın ilerlemesi ile birlikte kişide istem dışı hızlı kilo kaybı, uzun süreli ishal, gece terlemesi, sık tekrarlayan ateş, ağız içinde derin beyaz yaralar, vücudun değişik bölgelerinde pembe, kırmızı veya mor lekeler, çeşitli solunum yolu hastalıkları ve unutkanlık gibi şikâyetler meydana gelir.
AIDS hastalığı HIV virüsü ile enfekte olmuş kişilerin vücut sıvılarının, virüs ile temas etmemiş kişilerin vücuduna girmesi ile yayılım gösterir. Virüsün yayılmasında etkili olan vücut sıvıları kan, sperm, vajina salgısı ve anne sütü şeklinde sıralanır.
HIV/AIDS tanısı kanda bulunan antikorları veya virüsün bir parçası olarak sayılabilen antijenleri görüntüleyen HIV testi ile konulur. Bireyin virüs ile temasından yaklaşık 3-8 hafta sonra bağışıklık sistemi ilk tepkiyi verir ve kandaki antikor sayısı hızla artmaya başlar. Bazı durumlarda antikor sayısı 6 ay kadar uzun bir süre boyunca artık göstermez. Böyle bir durumun meydana gelmesi hastalığın tanılanmasını geciktireceği için genellikle antijen ve antikoru birlikte inceleyen testler tercih edilir. Bu sayede hastanın virüs ile temasından sonraki 3. haftadan itibaren tanı koymak mümkün hale gelir.
Tanı işlemi için yapılacak ilk test ELISA testidir. Bu test ile yapılan inceleme sonucu HIV enfeksiyonun varlığı kanıtlanamazsa sonuç negatif olarak değerlendirilir. ELISA testinin pozitif sonuçlanması durumunda test yinelenir ve sonuç tekrar pozitif çıkarsa Western blot adı verilen doğrulama testi yapılır. Doğrulama testinin de pozitif sonuçlanması halinde kişiye HIV/AIDS tanısı konulur.
HIV enfeksiyonun tedavisinde temel amaç, virüsün vücuda girişiyle birlikte azalmaya başlayan CD4 adlı bağışıklık sistemi hücresinin azalmasını engellemektir. Bu tedavinin gerçekleştirilebilmesi için en az üç farklı ilaç uygulaması geliştirilmiştir. Tedavide kullanılacak olan ilaç virüsün ilaca karşı gösterdiği dirence göre belirlenir. Hasta, doktor tarafından kendisi için uygun görülen ilaç rejimini aksatmadan uygular ve tedaviye yeterli düzeyde uyum sağlarsa HIV/AIDS hastalığının büyük ölçüde kontrol altına alınması mümkündür.